2001 yılında Kamu Çalışanları Sendikaları Yasası çıktıktan sonra, kamu sendikaları, çalışma bakanlığı ile toplu iş görüşmeleri yapmaya başladılar. Çıkarılan yasada, Toplu iş sözleşmesi (TİS) ve grev hakkını tanımadığı için KESK, bu yasayı “sahte sendika yasası” olarak tanımladı. Buna rağmen, toplu iş görüşmelerini yine de önemsedi. Görüşmeleri, örgütlenme ve kamu çalışanlarının taleplerine ilişkin kamuoyu yaratma süreci olarak değerlendirdi. KESK’li kadınlar da, görüşmeler öncesinde, kamu çalışanı kadınların taleplerini topladılar. Bu talepleri açıklamalarla, yürüyüşlerle ve basın-basın faaliyetleriyle kamuoyuna duyurmaya, kamu otoriteleri üzerinde bu şekilde baskı oluşturmaya çalıştılar. Daha sonra Toplu görüşmelerin yerini toplu iş sözleşmesi aldı fakat, sözleşmeler bir yaptırım gücü kazanmadı.
Sendika heyetleri ile bakanlık heyetlerinin ezici çoğunluğunun erkeklerden oluştuğu toplu iş sözleşmesi masalarında, kadınların taleplerini dile getirenler KESK heyetleri KESK’li kadınların hazırladığı?? oldu.
2013 yılında, KESK eşgenel başkanının, kadın çalışanların taleplerinin, KESK’in kadın sekreterinin dile getireceğini söyleyerek, sözü ona vermesine, KESK dışındaki heyet temsilcileri şiddetle itiraz ettiler. KESK Kadın Sekreteri Gülistan Atasoy’un konuşması engellendi. Bu olay, kamuoyunda yankı uyandırdı. Gülistan Atasoy TİS masasında konuşamamış olsa da, toplantı çıkışında yaptığı basın açıklamasında TİS masasının erkek egemen karakterine dikkat çekmiş oldu. i gözler önüne serdi. Kadın kamu emekçilerinin TİS taleplerine ilişkin, kamuoyunda farkındalık oluşturmayı başardı. 2013 yılında Atasoy’un konuşmasını engelleyen heyetler, sonrasında, göstermelik de olsa kendilerini, taleplerinde kadınlara ilişkin maddelere de yer vermek zorunda hissettiler.